İçeriğe geç

Mütekabiliyet hangi dil ?

Mütekabiliyet Hangi Dil? Osmanlıca Gözlükle Türkçeyi Bulandırmanın Eleştirisi

Net konuşalım: “Mütekabiliyet” kulağa ağır, ciddi ve devlet katından inmiş gibi geliyor; ama bu ağırlık, anlamı berraklaştırmıyor—aksine sisli bir otorite alanı yaratıyor. Evet, mütekabiliyet Arapça kökenli bir Osmanlıca sözcüktür; güncel Türkçedeki doğrudan karşılığı karşılıklılık. Peki neden hâlâ günlük dilde ve resmi metinlerde bu kadar revaçta? Çünkü bazıları dildeki sis perdesini, iktidarın en zarif kostümü sanıyor. Ben öyle düşünmüyorum. Dil, anlaşılmak içindir; parlamak için değil.

Köken: Arapçadan Osmanlıcaya, Oradan Günümüze

“Mütekabiliyet”, Arapça mutakābil (karşılıklı) kökünden gelir; Osmanlıca soyut isim eki -iyet ile “karşılıklılık” anlamını kazanır. Türkçe karşılığı tam ve yerindedir: karşılıklılık ilkesi. Yani kavram Türkçede zaten var ve anlaşılır: “Sen bana ne yaparsan, ben de sana benzerini yaparım.” Hukukta, diplomaside, ticarette kuralı tarif eder. Kısacası, “Mütekabiliyet hangi dil?” sorusunun cevabı: Kökeni Arapça, kullanım alanı Osmanlıca üzerinden Türkçe. Ama mesele sadece köken değil; mesele bu sözcüğün bugün neyi gizlediği.

Neden Hâlâ “Mütekabiliyet”? Güç Estetiği mi, Anlam Ekonomisi mi?

Dilde yalınlık, demokrasinin oksijenidir. “Mütekabiliyet” gibi Osmanlıca kalıntılar, çoğu zaman iletişimi hızlandırmak yerine yavaşlatır. “Karşılıklılık” dediğinizde herkes anlar; “mütekabiliyet” dediğinizde kimileri susar, kimileri sormaya çekinir. Bu, bilgiye eşit erişimi zedeler. Kavramı parlatıp halktan uzaklaştırmak, kamuoyunun tartışma gücünü törpüler. Soruyorum: Devletin dili halka mı, yoksa sadece devlete mi hitap etmeli?

Üstelik içerik de puslu. Diplomasi metinlerinde “mütekabiliyet” bazen bir ilke olmaktan çıkıp koza dönüşür: “Siz vizeyi zorlaştırdınız; biz de zorlaştırırız.” Peki bu, adalet mi üretir, yoksa kısır döngü mü? Karşılıklılık, güç simetrisi olduğunda çalışır; asimetride ise “misilleme”ye evrilip yeni eşitsizlikler yaratabilir. O hâlde soralım: “İlke” dediğiniz şey, en güçlüye en çok yarıyorsa hâlâ ilkedir mi, yoksa sadece strateji?

Hukuk ve Diplomaside Karşılıklılık: İlke mi, Misilleme Retoriği mi?

Hukuk açısından karşılıklılık, adil erişim için mantıklıdır: Yabancıya aynı hakların tanınması, karşı ülkenin tanıdığı haklara bağlanır. Fakat bu, asgari standartları geri çekme bahanesi olamaz. “Onlar vermiyor” diye biz de vermiyorsak, çıtayı kim yükseltecek? İnsan hakları, eğitim, kültürel değişim gibi alanlarda karşılıklılık, ilerlemeyi hızlandırmak yerine frenleyebilir. Provokatif soru: Evrensel değerler, “sen bana ben” pazarlığına indirgenebilir mi?

Diplomaside ise karşılıklılık bir yandan caydırıcılık üretir, diğer yandan diyalog kanallarını daraltır. Vize, ticaret, temsil düzeyi gibi alanlarda “aynıyla mukabele” refleksi, kısa vadede iç kamuoyunu tatmin eder; uzun vadede ise köprüleri yıpratır. Daha cesur bir öneri: Karşılıklılığı symmetry of respect (saygı simetrisi) olarak yeniden tanımlamak—misilleme değil, ölçülülük ve şeffaflık temelli bir denge.

Dil Politikası: “Mütekabiliyet” mi, “Karşılıklılık” mı?

SEO gerçeği şu: İnsanlar “Mütekabiliyet hangi dil?”, “mütekabiliyet ne demek” ve “karşılıklılık ilkesi” diye arıyor. Onlara açık cevap verelim: Mütekabiliyet, Arapça kökenli bir Osmanlıca kelimedir; Türkçesi karşılıklılıktır. Açık yazalım, anlaşılsın. Akademi, basın ve kamu kurumları, halkın merakını artırsın, eşiğini yükseltmesin. Dildeki ihtişam, anlamı gölgelememeli.

Gelin birkaç örnekle düşünelim: “Mütekabiliyet esasına göre vize uygulanacaktır.” cümlesi yerine “Karşılıklılık ilkesine göre aynı düzeyde vize kuralı uygulanacaktır” dediğinizde ne kaybediyoruz? Kibirli bir parıltıyı. Peki ne kazanıyoruz? Şeffaflık, erişilebilirlik ve tartışılabilirlik.

Tartışmalı Noktalar: Kavramın Zayıf Yönleri

  • Güç Asimetrisi Körlüğü: Karşılıklılık, eşit olmayan aktörleri “eşit” varsayarak daha zayıf olanı cezalandırabilir.
  • Hakların Pazarlığa Dönmesi: Evrensel ilkeler, “onlar vermedi, biz de vermeyiz”e indirgenince standartlar düşer.
  • Dilsel Elitizm: “Mütekabiliyet”in tercih edilmesi, kamu tartışmasını teknik bir kulise hapsedebilir.

Şimdi sizi rahatsız edecek birkaç soru: Devlet dili, güç gösterisi mi yoksa anlaşılabilirlik mi üretmeli? Karşılıklılık ilkesi, haklar söz konusu olduğunda nereye kadar meşru? Osmanlıca mirası, bugünün demokratik Türkçesinde nasıl onurlandırılmalı—arkaya mı asılmalı, hayatın içine mi tercüme edilmeli?

Son Söz: İhtişam Değil, İkna

“Mütekabiliyet” şık durabilir; ama şıklık ikna etmez. İkna, açık ve adil bir dilden doğar. Kökeni Arapça olan bu Osmanlıca sözcüğün yerini, Türkçenin güçlü karşılığı “karşılıklılık”la doldurmak; hukuku, diplomasiyi ve kamusal tartışmayı daha erişilebilir kılar. Mesele kelime seçimi gibi görünse de sonuç siyasidir: Anlaşılır dil, hesap verebilir yönetimdir. Şimdi sıra sizde: Sizce kamu dili, “mütekabiliyet” gibi terimlerle mi güçlenir, yoksa “karşılıklılık” gibi sade karşılıklarla mı? Yorumlarda buluşalım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort brushk.com.tr sendegel.com.tr trakyacim.com.tr temmet.com.tr fudek.com.tr arnisagiyim.com.tr ugurlukoltuk.com.tr mcgrup.com.tr ayanperde.com.tr ledpower.com.tr
Sitemap
ilbet yeni girişbetexper.xyzsplash