Miyop Sebebi Nedir? Zihnin Odak Noktasını Kaybettiği Bir Psikolojik Hikâye Bir psikolog için görmek, yalnızca gözle ilgili bir eylem değildir; algı, dikkat ve gerçeklik arasındaki ince çizgide yaşanan bir deneyimdir. İnsan, sadece dış dünyayı değil; kendi iç dünyasını da görmek ister. Ancak bazen, zihnin merceği de gözün merceği gibi yanlış odaklanır. Miyopluk — yani uzağı bulanık, yakını net görme durumu — belki de çağımızın en derin psikolojik metaforlarından biridir. Peki, gerçekten “miyop sebebi nedir?” Gözün biyolojik sınırlarını aşarak, zihnin görme biçimini anlamak mümkün mü? Bilişsel Psikoloji: Zihinsel Odak ve Gerçekliğin Netliği Bilişsel psikoloji açısından miyopluk, odak sisteminin yanlış ayarlanmasıdır. Fakat…
6 YorumEtiket: de
Kaç Tane Hücre Oluşur? Varlığın Parçalanabilirliği Üzerine Felsefi Bir Düşünme Denemesi Bir filozof için “kaç tane hücre oluşur?” sorusu yalnızca biyolojik bir merak değildir; aynı zamanda varlığın bölünebilirliği, bilginin sınırları ve etik değerlerin kökeni üzerine düşünmenin bir başlangıç noktasıdır. Hücre, canlılığın temel birimi olarak tanımlansa da, bu tanımın ardında derin bir felsefi gerilim yatar: Bölünmüş bir bütün müyüz, yoksa bütünlüğü arayan bölünmeler mi? Ontolojik Bir Başlangıç: Hücrenin Varlığı Ontoloji, “ne vardır?” sorusunu sorduğunda hücreyi yalnızca fiziksel bir nesne olarak değil, varlığın bir tezahürü olarak görür. Her hücre, yaşamın mikro düzeydeki ontolojik bir formudur. Bir hücre oluştuğunda, aslında evrenin bir noktası…
8 YorumHammurabi Türk mü? Kelimelerin, Mitlerin ve Tarihin Edebî Yankısı Kelimelerin Gücüyle Başlayan Bir Sorgu Bir edebiyatçının kaleminde tarih, sadece kronolojik bir sıralama değil; anlamın yeniden yazıldığı bir metindir. Her kelime, geçmişi bugüne taşıyan bir köprü kurar. “Hammurabi Türk mü?” sorusu da bu köprünün tam ortasında duran, hem dilsel hem de kültürel bir çağrıdır. Çünkü bu soru yalnızca bir kimlik arayışı değil, aynı zamanda anlatının kudretine dair bir sınamadır. Tarih kitapları verilerle konuşur; ama edebiyat, insanın anlam arayışıyla. O yüzden bu sorunun cevabı, sadece arkeolojik değil, aynı zamanda edebîdir. Edebiyatın dünyasında, kimlikler doğrudan “doğruluk”la değil, “anlam”la var olur. Hammurabi’nin kökeni, bir…
8 YorumGördes Nereli? Edebiyatın Coğrafyasında Bir Hikâyenin İzinde Edebiyat, bazen bir kelimenin gölgesine sığar; bazen bir yerin adı, bütün bir hikâyenin ana karakteri olur. Gördes de böyle bir isimdir — haritada bir nokta değil, metinlerde yankılanan bir anlam, bir kimlik, bir anlatı biçimidir. Yazarlık, mekânla hafızayı buluşturan bir sanattır; çünkü her yazar, kelimeleriyle bir yeri yeniden kurar. “Gördes nereli?” sorusu da yalnızca bir coğrafi merak değil; bir edebiyatçının bakışında, insanın köklerini, hikâyesini ve aidiyetini arayışıdır. Bir İsim, Bir Mekân, Bir Anlatı Gördes, Manisa iline bağlı, Ege’nin kadim toprakları üzerinde yer alan bir ilçedir. Ancak edebi bir gözle bakıldığında, Gördes bir “yer”…
8 Yorum