İçeriğe geç

Hammurabi Türk mü ?

Hammurabi Türk mü? Kelimelerin, Mitlerin ve Tarihin Edebî Yankısı

Kelimelerin Gücüyle Başlayan Bir Sorgu

Bir edebiyatçının kaleminde tarih, sadece kronolojik bir sıralama değil; anlamın yeniden yazıldığı bir metindir. Her kelime, geçmişi bugüne taşıyan bir köprü kurar. “Hammurabi Türk mü?” sorusu da bu köprünün tam ortasında duran, hem dilsel hem de kültürel bir çağrıdır.

Çünkü bu soru yalnızca bir kimlik arayışı değil, aynı zamanda anlatının kudretine dair bir sınamadır. Tarih kitapları verilerle konuşur; ama edebiyat, insanın anlam arayışıyla. O yüzden bu sorunun cevabı, sadece arkeolojik değil, aynı zamanda edebîdir.

Edebiyatın dünyasında, kimlikler doğrudan “doğruluk”la değil, “anlam”la var olur. Hammurabi’nin kökeni, bir milletin değil, bir anlatının yansımasıdır.

Tarihsel Bir Figürden Edebî Bir Karaktere

Hammurabi, M.Ö. 18. yüzyılda Babil’in altın çağını kuran, adalet yasalarıyla tanınan bir hükümdardı. Tarih onu “kanun koyucu” olarak anarken, edebiyat onu bir “metin yaratıcısı” haline getirir. Çünkü Hammurabi’nin yasaları, kelimelerin adaletle kesiştiği ilk yazılı metinlerden biridir.

Taş sütunlara kazınan o kelimeler, birer yasa değil, aynı zamanda birer edebî semboldür. “Göze göz, dişe diş” yalnızca bir hukuk kuralı değil, insanın içindeki eşitlik duygusunun söze dönüşmüş halidir.

Edebiyat açısından bakıldığında Hammurabi, tıpkı Homeros’un destan kahramanları gibi, bir “anlatı figürü”dür. O, tarihte var olmuş olsa da metinlerde yeniden doğmuştur. Bu nedenle “Türk mü, Babil mi?” sorusu, bir tarihî araştırmadan çok, bir anlatının sınırlarını sorgulamaktır.

Edebiyatın Aynasında Kimlik: Mitin Dönüşen Yüzü

Edebiyat, milletlerin kimliğini dilden ve hikâyeden inşa eder. Hammurabi gibi figürler, ulusların hafızasında dönüşür, yeniden anlam kazanır.

Bazı tarihçiler, Orta Asya kökenli medeniyetlerin Mezopotamya’yla kültürel alışveriş içinde olduğunu, dolayısıyla dilsel ya da genetik izlerin olabileceğini öne sürer. Ancak edebî bakış için önemli olan bu “izler” değil, onların insan zihninde bıraktığı yankıdır.

Bir romancı düşünün: Hammurabi’yi modern bir karakter olarak ele alabilir, onu Türk, Sümer ya da evrensel bir insan metaforu haline getirebilir. Çünkü edebiyatta köken değil, anlamın göçü önemlidir.

Tıpkı Dede Korkut’un Anadolu’da yeniden doğması, ya da Gılgamış’ın Batı edebiyatında farklı suretlere bürünmesi gibi, Hammurabi de bir “anlatı göçmeni”dir. Onu Türk yapmak ya da Babil’de bırakmak, aslında kelimelerin aitliğini tartışmaktır.

Yasa, Dil ve Hikâye Arasındaki Bağ

Hammurabi’nin taş sütunlarına kazınmış kanunları, insanın sözle dünyayı düzenleme isteğinin erken bir örneğidir. Bu açıdan bakıldığında, o sadece bir kral değil, dilin ilk filozoflarından biridir.

Yasayı yazıya dönüştürmek, adaleti soyuttan somuta taşımak demektir. Bu yönüyle Hammurabi, yazının kutsal işlevini — düzen kurma gücünü — fark eden ilk yazarlardandır.

Edebî olarak, yasa bir metindir; anlamı, okuyucunun vicdanında yeniden yazılır. Her çağ kendi “adalet” tanımını üretir. Bu yüzden, Hammurabi’nin “Türklüğü” bir kimlik meselesinden ziyade, bir kültürel yankı meselesidir. Onun metinleri, Türk sözlü geleneğinde yankı bulan “adalet” ve “eşitlik” temalarının kadim bir kardeşidir.

Hammurabi Bir Karakter Olsaydı…

Eğer Hammurabi bir roman kahramanı olsaydı, belki de tarih kitaplarındaki soğuk cümlelerle değil, içsel bir monologla konuşurdu.

“Ben adalet aradım, ama adalet beni bir taşa hapsetti.”

Bu cümle, onun taş sütunlar ardındaki sessizliğini, bir edebiyatçının gözünde anlamlı kılar. Çünkü tarih yazılır, edebiyat ise yeniden anlatır.

Ve her yeniden anlatım, kökeni dönüştürür.

Belki de Hammurabi Türk değildir — ama onun hikâyesinde Türk kültürünün adalet, söz ve bilgelik arayışının bir izdüşümünü bulmak mümkündür. Çünkü edebiyat, ulusların değil, insanlığın hafızasıdır.

Düşünmeye Davet: Kimliğin Ötesinde Anlam

O halde sormalı: Bir figürü “bizden” yapmak için onun kanını mı, yoksa kelimelerini mi taşımak gerekir?

Hammurabi’nin yasaları, her çağın kendi adaletini yazdığı bir aynadır.

Ve o aynada görünen, ne Babil’dir ne Türkistan — insanın adalet arayışıdır.

Yorumlarda kendi edebî çağrışımlarınızı paylaşın: Sizce bir karakter, hangi noktada tarih olmaktan çıkıp edebiyatın bir sesi haline gelir?

Etiketler: #edebiyat #Hammurabi #mitoloji #adalet #tarihveedebiyat #anlatı #kimlik

8 Yorum

  1. Rabia Rabia

    Her ne kadar Hammurabi kendini adaletin kralı olarak ifade etse de kanunlarını Tanrı Şamaş’ın önünde durduğu bir stelin alt kısmına yazdırmıştır. Bu stelde zayıfların ve öksüzlerin koruyucusu, Tanrı adına ülkeyi yöneten, adil ve insancıl hükümdar olarak kendisini tanıtır. Hammurabi Kanunları – Av. Her ne kadar Hammurabi kendini adaletin kralı olarak ifade etse de kanunlarını Tanrı Şamaş’ın önünde durduğu bir stelin alt kısmına yazdırmıştır.

    • admin admin

      Rabia!

      Fikirleriniz yazının uyumunu güçlendirdi.

  2. Nida Nida

    Hammurabi; Suriye ve Güney Mezopotamya topraklarında eski bir halk olan Amori kökenliydi . Milattan önce 1810 ve 1750 tarihleri arasında yaşadığı bilinen Hammurabi milattan önce 1792 ve 1750 yılları arasında Babil’de hüküm sürmüştür. Hammurabi’den önce tahtta babası Sin-Muballit vardı. Ö. 593 yılları arasında büyük bir imparatorluk kurmayı başarmış olan Babiller özellikleri şu şekildedir: Sami kökenli bir halktır .

    • admin admin

      Nida!

      Katkınız yazının değerini artırdı.

  3. Tayfun Tayfun

    Ö. 593 yılları arasında büyük bir imparatorluk kurmayı başarmış olan Babiller özellikleri şu şekildedir: Sami kökenli bir halktır . Sümer ve Akad topraklarını kapsayan bir imparatorluk olan devlet, Babil kenti ve etrafında kurulmuştur. Babil’in bir kent devletinden yola çıkarak Mezopotamya’da büyük krallık haline gelişi ünlü yasa koyucu kral Hammurabi (M.Ö. 1793 – 1750) zamanında oldu. Babil kenti kralı Hammurabi öteki kentleri yenerek hepsine egemen oldu ve Babil krallığını kurdu.

    • admin admin

      Tayfun! Katılmadığım kısımlar olsa da yorumlarınız bana ilham verdi, teşekkür ederim.

  4. Ceyda Ceyda

    Babil’in bir kent devletinden yola çıkarak Mezopotamya’da büyük krallık haline gelişi ünlü yasa koyucu kral Hammurabi (M.Ö. 1793 – 1750) zamanında oldu. Babil kenti kralı Hammurabi öteki kentleri yenerek hepsine egemen oldu ve Babil krallığını kurdu. Babilin bilinen en ünlü kralı Hammurabi (MÖ1728-1686) tarafından hazırlanan ve literatüre Hammurabi Kanunları olarak bilinen kanun metni stel üzerine Akkadça yazılmıştır.

    • admin admin

      Ceyda! Sevgili dostum, sunduğunuz öneriler yazının kapsamını genişletti ve onu daha ikna edici hale getirdi.

Ceyda için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort brushk.com.tr sendegel.com.tr trakyacim.com.tr temmet.com.tr fudek.com.tr arnisagiyim.com.tr ugurlukoltuk.com.tr mcgrup.com.tr ayanperde.com.tr ledpower.com.tr
Sitemap
ilbet yeni girişbetexper.xyzsplash